Serge Reggiani 100 yaşında (I)

-
Aa
+
a
a
a

Fransız Öpücüğü'nde bu hafta, 2 Mayıs 2022'de yüzüncü yaş gününü kutladığımız unutulmaz aktör ve yorumcu Serge Reggiani'nin müzik kariyerinin ilk dönemini mercek altına aldık. Program boyunca sanatçının 1964-74 yılları arasında yayınladığı albümlerden şarkılar dinledik.

Serge Reggiani

İtalya’nın Reggio Emilia kentinde, berberlik yapan bir baba ve işçi bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Serge Reggiani, 1930’da, sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte Fransa’ya göç etmiş, önce babasının yanında çıraklık yapmış daha sonra da konservatuara yazılmıştı. Belçika’da Johnny Hallyday’in babası Léon Smet’ten oyunculuk dersleri almasının ardından 1940’da tiyatro kariyerine başladı. Yine kırklı yıllarda Les portes de la nuit (1946) ve Manon (1949) gibi filmlerle beyazperdede de boy gösterdi. 1952’de Jacques Becker’in yönettiği Casque d’or (1952) filminde başrolü paylaştığı Simone Signoret’yle yakın bir arkadaşlık kurdu. Bir gün Signoret’nin evinde yollarının kesiştiği yapımcı Jacques Canetti ise onun kırkı iki yaşından sonra, müziğe atılmasına vesile olacaktı. Kısa süre önce hayatını kaybeden Boris Vian’ın o yıllarda bilinmeyen birçok şarkısını arşivinden çıkarıp geniş kitlelere tanıtmak isteyen Canetti onun müzikal mirasını layıkıyla yorumlayacak farklı bir ses arayışındaydı. Reggiani’nin 1964 tarihli ilk albümü, işte böyle doğdu. Sanatçı albümde Je bois, Valse dingue ve Dernière valse gibi Vian şarkılarını yorumladı. Bu yorumlar arasında en dikkat çekenlerden biri ünlü Le Déserteur’dü kuşkusuz. Vian’ın 1954’te Hindiçin Savaşı sırasında kaleme aldığı anti-militarist parça daha önce birçok kez yasaklanmış, hatta yorumcularından Mouloudji’nin kariyerinin sekteye uğramasına neden olmuştu. Bu yasak ancak 1962’de, Cezayir Savaşının sona ermesiyle kalkmış, Reggiani de 1964 tarihli ilk albümüne, bu şarkıyı da eklemişti.

Reggiani’nin Vian şarkılarını yorumladığı albüm ertesi yıl Charles-Cros Akademisi ödülüne layık görülse de sanatçı kendi performansından pek de memnun değildi. Canetti’nin albümün tanıtım turları için onu televizyonda ve hatta sahnede şarkı söylemeye davet etmesi, tecrübeli oyuncuyu bir hayli korkutuyordu. Tiyatro oyunlarında sahne korkusuyla baş etmeyi öğrenmişti ama konser salonları onun için yabancı bir ortamdı. Kendinde, hem orkestrayla uyumlu şekilde hem de detone olmadan şarkı söylemeyi başaracak kapasiteyi görmüyordu. O da bunun üzerine asıl yeteneği olan oyunculuğu, yeni mesleğinde kullanmaya karar verdi: Vian şarkılarını teatral bir şekilde seslendirecekti… İçinde birçok farklı karakteri barındıran mizah dozu yüksek parça Arhur, où t’as mis le corps? bu iş için biçilmiş kaftandı.

Acemi bir şarkıcıya dönüşen ünlü sinema oyuncusunun bu sıra dışı durumu, çok geçmeden onda büyük bir cevher gören Barbara’nın ilgisini çekti. Önce kendi müzisyenlerini bir araya toplayarak Reggiani için özel çalışma seansları organize etti sonra da farklı söz yazarlarıyla bağlantıya geçerek onlardan üzerine titrediği bu adam için orijinal şarkılar yazmalarını rica etti. Barbara’nın temasa geçtiği kişilerden biri, şarkıcılık kariyerinin henüz başlarında olan ancak Edith Piaf için yazdığı Milord sayesinde kendini söz yazarı olarak kanıtlayan Georges Moustaki’ydi. İki adamın kanları birbirine çabucak kaynadı. Reggiani, Moustaki’ye en sevdiği şairler olan Baudelaire ve Prévert’den bahsediyor, ona yazacağı şarkıların temaları hakkında tavsiyelerde bulunuyordu. Yeni arkadaşının büyülü evreninden fazlasıyla etkilenen Moustaki, onun repertuvarının yapı taşlarını oluşturacak birkaç parçayı kısa zamanda yazdı. Baudelaire’in bir şiirden esinlendikleri, hayatın darbesini yemiş bir kadının hikâyesini anlatan Sarah ile birer özgürlük manifestosu sayılabilecek Ma liberté ve Ma solitude Reggiani’nin 1967’de çıkacak ikinci albümünün en önemli şarkıları oldular.

Reggiani’nin ikinci albümünde bu parçaların dışında dikkat çeken iki şarkı daha yer alıyordu. Bunlardan ilki olan Les Loups Sont Entrés Dans Paris (Kurtlar Paris’e girdi) uzunca bir süre İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Alman işgaliyle ilişkilendirilse de söz yazarı Albert Vidalie parçayı, gazetede yer alan, Madrid yakınlarında kurtların görülmesiyle ilgili bir haber üzerine yazmaya karar verdiğini açıklayacaktı. Albümün bir diğer başarılı şarkısı da genç senarist Jean-Loup Dabadie imzasını taşıyan ve eşi tarafından terk edilen bir babanın baş başa kaldığı oğluyla olan hüzünlü diyaloğunu konu alan Le Petit Garçon’du. Oyunculuk yeteneğini, hüzünlü yüz ifadesi ve buğulu sesine son derece uygun bu şarkılarla birleştiğinde Reggiani’yi sahnede izlemek büyük bir keyif haline geliyordu. Örneğin Les loups’yu seslendirirken şarkının nakarat kısmında kafasını ani bir şekilde yana döndürüp perdeye doğru öyle bir bakış fırlatıyordu ki onu izleyenler sahnenin arkasından gerçekten kurtların çıkacağını düşünüyordu.

Reggiani'nin 1968 tarihli üçüncü albümünün göze çarpan parçalarından biri, söz ve müziği Georges Moustaki imzalı Madame nostalgie idi. Şarkı müzikseverlere, melankoli dolu bir dünyada yaşayan hüzünlü bir kadından bahsediyordu. Durmadan aşk acısı çeken ve kâbuslarla mücadele eden bu kadın aslında Moustaki’nin bir yıl önce La dame brune adlı şarkıyı birlikte seslendirdiği Barbara’dan başkası değildi. Barbara, Reggiani’yi müzik dünyasına kazandıran isimlerden biriydi ve ikili arasında romantik bir ilişki de yaşanmıştı, bu ilişkinin sonlanmasının ardından Reggiani bu şarkıyla adeta bir daha geri dönüşü olmaksızın ipleri koparıyordu Barbara’yla. Şarkıda geçen:

"Bayan Nostalji/ Ağlatıyor seni bir şehrin ismi/ Ve karıştırıyorsun ey zavallı/ Coğrafya ile aşkı" sözleriyle Barbara’nın Nantes ve Göttingen gibi şarkılarına atıfta bulunurken, şarkının sonundaki: "Bu akşam hanımefendi/ İhanet etmek istiyorum sana/ Bir güzelin kollarında/ Benzeyen tıpkı hayata" sözleriyle de onunla yollarını ayırdığını ve artık önüne bakacağını ifade ediyordu sanatçı.

Serge Reggiani'nin 1970'te piyasaya çıkan albümünün öne çıkan şarkılarından biri Ballade pour un traître'di. Sözü ve müziği dönemin genç müzisyenlerinden Maxime Le Forestier imzasını taşıyan ve Hz İsa’ya ihanet etmesiyle tanınan Yahuda’dan bahseden parça, tarihi karakterler hakkında şarkılar söylemek isteyen Reggiani’nin ilgisini çekmiş, bir konser sonrasında locasında Le Forestier ile tanışıp bir de ondan dinledikten sonra şarkıyı kaydetmeyi kabul etmişti. Konser demişken, 1967 yılında sahnelere veda ettiğini açıklayan Jacques Brel tarafından adeta öksüz bırakılan müzikseverler, Reggiani’de olağanüstü bir sahne canavarı keşfetmişti. Sadece yetişkinler değil Mayıs 1968’in yenilikçi atmosferinde politize olmuş gençler de, onlara umutlarından ve gönül yaralarından bahseden kırk beş yaşındaki bu adama vurulmuş, ailesi 1930’larda faşist Mussolini rejiminden kaçmak zorunda kalan bu savaş mağdurunda bir anlamda kendilerini bulmuşlardı. Reggiani’nin umutsuz bir aşktan bahsettiği bir parça da sanatçının 1968 tarihli albümünde yer alan Il suffirait de presque rien idi. Jean-Max Rivière & Gérard Bourgeois ikilisinin imzasını taşıyan ve kendisinden oldukça genç bir kadına aşık olan bir adamdan söz eden bu parçayı ilk duyduğunda pek de hoşlanmamış aslında ve yapımcısına şarkıyı asla kaydetmeyeceğini söylemiş sanatçı. Ne var ki yeni albümü için sadece tek bir şarkının eksik kaldığını fark edince, söz konusu parçanın albüme son şarkı olarak ilave edilmesini isteksizce kabul etmiş. Buna karşın şarkı dinleyicilerin çok hoşuna gitmiş ve ondan konserlerde parçayı seslendirmesini istemişler. Reggiani ilk başta bunun stüdyonun bir oyunu olduğunu düşünse de ilerleyen dönemde şarkının gördüğü ilgiye duyarsız kalmamış ve hemen her konserinde parçayı seslendirmiş.

1967 ve 68’deki albümlerinin elde ettiği başarının ardından yetmişli yıllardan itibaren müzik alanında da en az sinemadaki kadar büyük bir üne kavuşan Reggiani, bu dönemde kariyerini iki alanda birden sürdürdü. Bir yandan L’armée des ombres (1969), Comptes à rebours (1971) ve Vincent, François, Paul… et les autres (1974) gibi filmlerde rol alıyor bir yandan da dinleyicilerine Georges Moustaki, Claude Nougaro ya da Jean-Loup Dabadie imzasını taşıyan birbirinden güzel şarkıları hediye ediyordu. 1970’te yayınladığı albümünde sözü ve müziği oğlu Stéphan’ın imzasını taşıyan Bonne figure adlı parçaya da yer veren sanatçı, bu albümde aynı zamanda genç öğrenciyle yaşadığı aşk yüzünden hapse mahkûm edilmesinin ardından hayatına son veren öğretmen Gabrielle Roussier’yi konu alan Gabrielle adlı parçayı da seslendirmişti. 1971 tarihli albümünde bu kez besteleri Michel Legrand’a ait Rupture, La putain ve Edith gibi şarkıları seslendirdi Reggiani, ertesi yılsa çoğunluğu Jacques Datin & Jean-Loup Dabadie imzalı parçalardan oluşan yine son derece başarılı bir albümü piyasaya sürdü. Albümün öne çıkan şarkıları arasında, hayatlarının büyük bölümün birlikte geçirmiş yaşlı bir çiftten bahseden Le Vieux Couple ve Reggiani'nin sona eren bir aşk hikâyesini, zihnimizde romantik bir filmden sahneler canlandırarak anlattığı Hôtel des voyageurs yer alıyordu.

1973 yılı Reggiani’nin hem özel hayatı hem de kariyeri açısından önemli bir yıl oldu. On altı yıldır evli olduğu eşi Annie Noël’den ayrılan sanatçı, oyuncu Noëlle Adam’la yaşamaya başladı. Çift 2003’te, Reggiani’nin ölümünden bir yıl önce bu birlikteliği resmileştirecekti. Aynı yıl yeni albümü "Bon à tirer"yi de piyasaya süren sanatçının bu çalışmasında; Alice Dona, Claude Lemesle ve Alain Goraguer gibi yeni besteci ve söz yazarları dikkat çekiyordu. Albümün öne çıkan şarkıları arasındaysa L’arabe, Villejuif ve Türkçe uyarlamasını Tanju Okan’ın Kadınım adıyla seslendirdiği T’as l’air d’une chanson yer alıyordu. Albümde göze çarpan parçalardan biri de Alice Dona & Annie Noël ikilisinin imzasını taşıyan Le moniseur qui passe’tı. Şarkıda sokakta gördüğü bir adamın asaletine hayran kalan, onun hayatını yaşamak isteyen bir kişinin rolüne bürünüyordu Reggiani ne var ki şarkının sonunda adamın evine gidip onun eşini gördükten sonra bu hayalinden vazgeçiyordu. Bir başkasının yerine geçme temasını işleyen şarkı, bu açıdan asıl mesleği oyunculuk olan Reggiani’yle de birebir uyuşuyordu aynı zamanda. 

Serge Reggiani, 1974 yılının sonundan itibaren oğlu Stéphan ile birlikte bir dizi konser verdi. Müziğe babasından daha önce merak saran Stéphan, ilk albümünü 1967’de yayınlamış ilerleyen yıllarda da babası için, Bonne figure ve L’an 1968 gibi şarkıları yazmıştı. Genç adam, söz konusu konserler boyunca da hem kendi şarkılarını seslendirme imkânını buldu hem de birkaç şarkıda babasıyla düet yaptı. 

Kaynaklar:

L'odyssée de la chanson française, Gilles Verlant, Hors Collection éditions, 2006

Serge Reggiani - L'acteur de la chanson, Daniel Pantchenko, Biographie fayard, 2014

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Serge Reggiani L'italien Serge Reggiani ...en scène 3:20
Serge Reggiani Le déserteur Serge Reggiani ...en scène 2:54
Serge Reggiani Ma liberté Album N° 2 - Bobino 2:42
Serge Reggiani Sarah Les plus grandes chansons (Live) 3:03
Serge Reggiani Les loups sont entrés dans Paris Album N° 2 - Bobino 5:24
Serge Reggiani Madame Nostalgie Et puis 2:01
Serge Reggiani Ballade pour un traître Je voudrais pas crever 3:11
Serge Reggiani Il suffirait de presque rien Et puis 2:27
Serge Reggiani Le vieux couple Le vieux couple 4:07
Serge Reggiani Hôtel des voyageurs Le vieux couple 3:41
Serge Reggiani Le monsieur qui passe Bon à tirer 4:17
Serge Reggiani & Stéphan Reggiani La java des bombes atomiques Serge et Stéphan Reggiani en scène (1975-1977) 2:32